4 Temmuz 2013 Perşembe

Fransız Devrimi



Gerçek ,  bize anlatıldığı gibi  “ Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler .“( Maria Antoinette /14. Louis’in eşi ) miydi ??

 

Fransız devrimi
 

Fransız kralı,  tapınak şövalyesinin lideri MOLEYi meydanda yaktırtmış ve illüminati-tapınakçılarını cezalandırmıştı...
 bu sebeple  tapınakçılar-illüminati-masonlar  fransız krallığına karşı bir öç duygusu besliyorlardı...
fransa da devrim yapabilmek için  bir kaç hile  ve yalan dezenformasyona başvurdular ..

 

bunlardan bir tanesi de  14. Louis nin eşi

 Marie Antoinette in söylediği iddia edilen bir cümleydi...

sözde kraliçeye gelip demişlerdi ki :

 " halk yiyecek ekmek bulamıyor ne yapalım efendim "

Marie Antoinette de :  " Ekmek bulamıyorlarsa PASTA (= KEK ) yesinler “ demişti...

 

 bu yalana yamadıkları başka yalanlarla  halkın gözündeki kral kavramı yerle bir edilmişti...

 ve bu tür yalan bilgilerle  halkın kini ve nefreti arttırıldı  …
 

diğer bir dezenformasyonda  birçok gazeteci ve düşünce suçlusunun hapishanelerde olduğu ile ilgiliydi...
 oysaki meşhur Bastille hapishanesinde sadece  üç-beş kişi bulunuyordu …

Kamaşa , kaos ortamı yaratmak için  ön hazırlıklar yapıldı, halk galeyana getirildi..

 
İllüminatinin parolası her çağda şudur :” ORDO AB CHAOS =  DÜZEN KAOSTAN ÇIKAR. ”
(Her karmaşanın , kaosun izini iyi sürün... şeytan kaostan beslenir ) *** by the ottoman empire m2d

 

William T. STILL / New Word Order :
 

" Fransız İhtilali'nin Perde Arkası

 

 1789 yılının ilkbahar ve yaz aylarında İlluminatilerin tahıl piyasasında gerçekleştirdikleri manipulasyonlar sonucunda yapay bir buğday darlığı yaratıldı. Bu durum o denli geniş bir açlığa yol açtı ki, tüm ülke kısa zamanda ayaklandı.

 

Olayların başını çeken kişi, Fransa Büyük Doğusu'nun Büyük Üstadı ' Orleans Dükü '  idi. İlluminatiler, halkın çektiği acıları bir araç olarak kullanarak yarattıkları huzursuz ortamın devrimci eylemlerine yararlı olacağını planlamışlardı.

 

Gerçekten de, besin stoklarını bloke ederek ve Ulusal Meclis'te tüm reform girişimlerini engelleyerek, durumu iyice kötüleştirdiler ve halkı tam anlamıyla açlığa mahkum ettiler...

 

 14 Temmuz günü Bastille yağmalandı. Özgür bırakılan tutuklu sayısı yalnızca yedi idi. Fransız tarihçiler bugün, eylemin asıl amacının Bastille'i yıkmak ve tutukluları kurtarmak olmadığını belirtiyorlar.

 

 Asıl amaç Bastille'de saklanan barut ve silâhları ele geçirmekti. Böylece silâhlanan Jakobenler, 22 Temmuz gününden başlayarak o güne dek eşi görülmemiş ve titizlikle planlanmış bir ihtilâl girişimini sahneye koydular. Bu dönem tarihte "Büyük Korku" diye adlandırılacaktır...

 

 Öncelikle tüm ülkede eşzamanlı bir panik duygusu yaratıldı. Köyden köye, kentten kente giden atlılar, yurttaşlara "haydutların" yaklaşmakta olduğunu ve kendilerini korumak istiyorlarsa silâha sarılmaları gerektiğini bildirdiler.

 

 Ayrıca, tüm bu olayların sorumlularının malikânelerde ve şatolarda gizlendikleri, bizzat kralın buraları ateşe vermelerini buyurduğu yurttaşlara söylendi. Fransa kralına bağlı olan halk bu emirlere uydu. Artık alevlerin denetlenmesi imkansızdı, yağma ve yıkım sürerken, anarşi gittikçe yaygınlaşıyordu...

 

 Paris sokakları teröre teslim olmuştu...1793 Kasım'ında tüm Fransa'da rahiplerin öldürülmeye başlanması, dine karşı bir kampanyanın yürürlüğe girdiğini ortaya koyuyordu.

 

 Tüm mezarlıklara, İlluminatilerin ünlü sloganı olan  "Ölüm Sonsuz Bir Uykudur" sözlerini içeren yazılar asılmaya başlandı. Paris'teki kiliselerde "Akıl Bayramları" adı altında eğlentiler düzenleniyor, fahişeler tanrıça gibi tahta çıkarılıyorlardı. Bu törenlerin bir adı da "Exoterion"du ve Weishaupt'un kaleme aldığı "Aşk Tanrıçasının Kutsanması" adlı bir şiiri örnek alıyorlardı...

 

Thomas Jefferson, üç yıl süren Fransa elçiliğinden 1791'de Amerika'ya geri döndüğünde, tüm bu kıyımı "ne güzel bir devrim" diye tanımlamış ve tüm dünyaya yayılmasını umut ettiğini yazmıştır. Jefferson, neredeyse tüm Fransa halkının Jakoben olduğuna inandığını açıklamıştır. Ona göre, bu büyük çoğunluk, ulusal iradeyi açıkça ortaya koymaktaydı...

 

1793 yılının sonlarına doğru, yeni devrim yönetimi sayıları yüz binlere ulaşan işsizlerle yüz yüze kaldı. Devrimin önderleri, sonradan bütün diktatörlerin taklit edeceği yeni bir "terör" projesini uygulamaya geçirdiler: Nüfus azaltılması  . Amaç Fransa'nın yirmi beş milyona ulaşan nüfusunu on altı milyona indirmekti. Robespierre, nüfusun azaltılmasını kaçınılmaz buluyordu.

 

 Nüfusun azaltılması ile görevli devrim komitesi üyeleri, gece gündüz harita başında her kentte kaç kellenin kopartılması gerektiğini hesaplıyorlardı.

 

Devrim mahkemeleri kimlerin ölmesi gerektiğine karar veriyor ve sonu gelmez bir kurban sürüsü giyotinin yolunu tutuyordu. Yalnızca Nantes'de, bir gece içinde 500 kimsesiz çocuk kent mezbahasında öldürülüyor, 144 yoksul kadın nehre fırlatılıyordu."

 

 Fransız Devrimi'nde masonların rolüne işaret amacıyla Nesta H. Webster de Secret Societies and Subversive Movements adlı eserinde şunları yazıyor: "1789 yılında krallığın yıkılması ile birlikte, 10 Ağustos gününden başlayarak üç renkli Fransız bayrağı devrimin kızıl  bayrağı ile değiştirildi.

 

 ' Yaşasın Kral Orleans ' çığlıkları ile masonların "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" seslenişi sokakları kapladı."

 
****

 
Modernizmle birlikte Avrupanın hristiyan kimliğide erozyona uğradı.

Kilise seküler sistemin öne çıkmasıyla geri plana düşmüstür.

Bunun akabinde Avrupa ülkelerinde yahudi özgürleşmesi basladı.

Yahudiler devlet kademelerine,parlementerlik hatta bakanlık koltuğuna oturmaya başladı.

Özellikle Fransız ihtlalinin getirdiği planlı milliyetçilik akımı sonucunda ulus-devlet yapısının ortaya çıkması yahudilere devlet kurma kapısını açtı.

 

Peki ulus-devlet yapısı kime yaradı?
 

İmparatorlukların çoğu dağıldı.Balkan savasları ve akabinde 1.Dünya Savaşı geldi.İmparatorluklar dağıldı.

Filistin cephesinde Lawrance'ın ümmetçilik anlayışını ortadan kaldırmasıyla Filistin,İngilizlerin güdümüne girdi.

Bölgeye yahudiler yerleştirildi.İngilizler görevini tamamlayınca Filistin bölgesini 1947 de BM'ye bıraktı ve BM bölgede iki devlet kurulmasına karar verdi.

Theodor Herlz'in fikir babalığını yaptığı siyonizm fikrinin ilk adımı atılmış oldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder