Kâinatta “KOKU”
kavramını hayatımızın her alanında olduğu halde yeterince düşünemediğimizi ve
bu nimet için şükrümüzü yeterince ifa edemediğimizi hissettiğimden dolayı böyle
bir yazı dizisi şeklinde çalışma yapmayı Allahın cc. izniyle uygun gördüm.
Aslında bir
kitap oluşacak bir meseleyi özden özetleyerek her bir cümleden fayda sağlayacak
bir şekilde altı bölümde ele aldım.
Ruhani âlemden
ve bazı sırlara karışmış kardeşlerimizden yardımlar alarak acizane Ümmete fayda
sağlanacağını umuyorum.
Biz uzun yıllardır Güllenirdik.
Ancak bir zaman
Mekke de "Salma" isimli muhteşem bir koku ile tanıştık.
Formülü sır gibi
saklanan bu kokunun taklitleri dahi mevcuttu...
10 yıldır bu kokuyu hissedemiyorduk ancak bir
süre önce hiç sürmediğimiz halde bir şekilde bu kokuyu algıladık.
Ve bu yazıyı
yazma kararımızı bu olay netleştirdi.
Umarım
menfaatlenirsiniz.
1-KOKU
2-İSLAMİYETTE
KOKU
3-OSMANLIDA KOKU
4-MELEKLER VE
KOKU
5-HAVAS İLMİNDE
ERVAHTA VE VARLIKLARDA KOKU
6-HAYVANLARDA
KOKU
KOKU YAZI DİZİSİ
KOKU
Bismillahirrahmanirrahim.
“Rabbî yessir,
velâ tuassir, sehhil aleyne bi fadlike ya Muyessir.”
Koku; koku alma duyuSuyla anlaşılan, hisedilen genelliklede
çok küçük zerrelerle havada çözülmüş olarak bulunan moleküllerdir.
Salgılanması ve algılanması
anlamında koku iki çeşittir. Maddi ve Manevi…
Kokular algılamaya göre hoş
ve kötü olarak ayrılabilmektedir.
Her yaratılmışın bir kokusu
vardır.. Cenab-ı Hakk bazı kokuları aynı bAzılarını ise farklı yaratmıştır.
Mevsimlerin dahi kokuları farklıdır.
Yağmurun farklı güneşin
başkadır. Kavimlerin başka diğer bölgenin kokusu başka olabilir.
Koku bir sırdır, şifredir.
İnsani koklamanın da bir
usulü vardır. Gözler kapanır. Önce derin bir nefes alınır verilir. Ve
koklanacak cismin 5-10 cm yanına burun yaklaştırılır veya cisim yaklaştırılır.
Ve burundan yavaşça bir nefes çekilir. Koklamada alınan ilk koku hissedilenin
zirvesidir. Kokunun zayıf, güçlü, yakıcı, keskin, tatlı, sert yumuşak olup
olmadığı anlaşılır.
Sıcak hava, koku
moleküllerinin havada serbest halde dolaşarak geniş alanlara yayılmasını
sağlar. Buharlaşma ne kadar yoğun olursa koku da o denli belirgin olur.
Ancak sıcak hava yoksa koku
da yok demek değildir.
Sadece yoğun hissedilmez.
Ancak havanın etkisi kokunun hareketinde çok önemlidir. AllaH-u Teâlâ kokuyu
hava veya rüzgar ile taşıyarak kilometrelerce öteden hissettirebilir.
İnsanın koku alma duyu
organı burun’dur.
Diğer mahlûkatta bu
değişebilir. Koku alma işlemi Burnumuzun yalnızca % 5’lik bir bölümünde
oluşmaktadır. Beynimizde bulunan yüz milyaR hücre hayatımız boyunca hiç
yenilenmezken, burnumuzda bulunan milyonlarca koku hücresi sadece 45 gün yaşar.
Bu sürenin sonunda ölen hücrelerin yerini yenileri alır. Burnumuzda yaklaşık
1000 tane koku reseptörü olduğu ortaya çıkmıştır. Bu 1000 reseptörle,
10.000’den fazla kokuyu algılayabilmekteyiz.
Kokuyu maddesel olarak
algılandığı gibi, ruhsal olarak da algılanabilir. Kişi bir yemeğin kokusunu
duyarak, kokusundan doydum diyebilir. Bir bitki iştahı açabilir. Farklı bir
çiçek kokusu kişiyi etkileyebilir ve değişik düşüncelere dAldırabilir.
“Koku lezzet
tamamlayıcısıdır.”
Güzel koku; Ruhun
gıdasıdır, ruh ise kuvvetlerinin taşıyıcısı olduğuna ve kuvvetler
de güzel kokuyla arttığına göre, demek ki koku dimağA, kalbe ve diğer iç
organlara yarar sağlar, kalbi ferahlatır, nefsi sevindirir, ruhu genişletir.
Güzel koku, ruh için en
uygun şeydir.
Güzel koku ile güzel ruh arasında yakın bir
ilişki vardır.
Güzel ruhlar, güzel kokuyu
sever.
Kötü ruhlar, kötü kokuyu
sever.
Her ruh kendisine uygun düşeni sever. İnsanın
kokusundan nasıl bir ruh hali içinde olduğu anlaşılabilir.
Koku alma hissi ruh halimiz
üzerinde son derece etkilidir.
Hatırlatmaktan çok yeniden hissettirir. Koku
insanın karakterini yansıtır.
Genç yaşlarda ki algılanan
bir kokudan aldığınız haz ile ileriki yaşlarda ki algılama farklıdır.
Koku duyumuz Allah Teâlâ’nın
nimetlerindendir.
Bu duyu sayesinde iyi ve kötü birçok şey
birbirinden ayrılabilir.
Kokuların etkisiyle temiz
olana yöneliyoruz. Çünkü temiz olanın güzel, fıtrata, insanın en güzel surette
yaratılışına uygun hoş bir kokusu vardır.
Kokunun, kimi iç
feraHlatıyor, kalbe sükûnet, ruha neşe veriyor, kimi yüzümüzü buruşturup hemen
kurtulmak istediğimiz bir rahatsızlığa yol açıyor.
Ama şu bir gerçektir, güzel koku insanı
sakinleştirir.
Kokuya sahip olabilmekte bir
meziyettir.
İnsanların birbirleri ile çekişmesi veya öfke
hali dahi hoş kokuyu ortadan kaldırmaktadır. Kur’an-ı Kerim diyor ki: “Birbirinizle
çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da kokunuz gider.”
İnsan ve hayvanların kokusu
birbirinden farklıdır. Kokularında cinsinin tanınMası için bazı şifreler
vardır. İnsanın imanının mertebesine göre kokusu da değişmektedir. İmanı ne
kadar kuvvetlenirse çevresine o kadar güzel koku yaymaktadır. O halde
karşısındaki de ona göre o düzeyde etkilenmektedir ve algılamaktadır.
“Koku
yaratılanların genetik şifresidir.”
Meleklerin sevdiği kokular
farklıdır şeytanların, cinlerin, insanların ve hayvanların sevdikleri
farklıdır. Konumuzun ilerleyen bölümlerinde bu meseleye detaylı değineceğiz.
Kokuların insan üzerindeki
etkileri tarihin en eski devirlerinden beri biliniyor. Güzel kokulu bitkilerden
elde edilen yağlar, esanslar ve sular her zaman kullanılmıştır. Genellikle
yasemin, sümbül, gül, reyhan, ıtır, tefarik, sandal, öd ağacı, kakulE, tarçın,
karanfil...
Kokular insan karakterinde önemli rol oynamaktadırlar.
Çünkü insanın karakteri
olduğu gibi kokunun da karakter yapısı da vardır. Kokuların karakterine bazı
örnekler verecek olursak:
Lavanta:
Kararlı, kendinden emindir.
Melisa:
Sabırsız, kararsızdır.
Tefarik:
Doğrucudur, gerçekleri söyler.
Yasemin:
Dikkat çekmeyi seven, liderdir.
Gül:
Kokuların efendisidir, özgün, baskın, rakip tanımaz ve asalet timsalidir.
Kakule:
Dengeci, ortamı yatıştıran anlaştırandır.
Genellikle kokuların ana
kaynağı çiçekli bitkilerdir. Ancak hayvansal olanı da vardır. Madensel olanı
da… Günümüzde çiçek kokuları kimyasal yollardan da elde edilmektedir. Fakat
doğal kokunun yerini hiçbir şekilde tutmaz. Koku vardır sakinleştirir. Koku
vardır hırçınlaştırır. Koku vardır afrodizyak etkisi yapar. Kokunun adeta bir
ruhu vardır. Koku karakteri itibari ile seçer ve seçilir. Bunların hiç birini
kimyasal yollardan elde edemezsiniz.
Koku bilinçli bir şekilde
kullanılabilir.
Örneğin bir sohbet
meclisinde manevi havayı etkili bir şekilde teneffüs etmek için misk kokusu
kullanılabilir.
Ama önemli kararlar
alınacağı bir toplantıda hükmeden taraf olunduğu an sözünün dinlenmesini
kolaylaştıracak bir etkiye sahip olan çam kökü ve kehribar aroması
karışımı bir koku kullanılabilir.
Hekimler ise cilde
yumuşaklık hissi veren, sinirleri yatıştıran, bedene dirilik ve gençlik hissi
veren PorTakal ve kayısı karışımı ya
da çeşitli meyvelerin özlerinden oluşan kokuları tercih etmelidirler. Çünkü
geçmişte bu tür kokular şifacılık için kullanılırdı.
“Koku; hisseden,
okuyabilen, düşünebilen ve gören için böyle bir hikmettir ”
Rüyalarda
dahi koku hissedilebilmektedir.
Birçok kimse rüyasını
anlatırken hoş bir koku duyduğunu veya kötü pis bir koku yayılmıştı
demektedirler.
Rüya tabircileri bir çok
rüyadaki kavramların mecazi anlamlar ifade ettiklerini yorumlamışlarsa da
kokuyu ise güzelliğe, İyi ahlaka ve bereketli bir yaşam ile tabir etmişlerdir.
İSLAMİYETTE KOKU
Erkeklerin, toplum içine
çıktıklarında, bilhassa Cuma ve bayram günlerinde, ilim ve zikir meclislerinde
güzel koku sürmeleri müstehab sayılmıştır.
Hanımların iSe sadece
hanelerinde koku sürmeleri uygun görülmüş, hatta teşvik dahi edilmiştir. Fakat
dışarı çıkarken, koku sürmeleri uygun görülmemiştir. Hanımların güzel koku
sürünerek insanlar arasına karışması kesinlikle yasak edilmiştir.
Hatta bir hanımın kalktığı
yere hemen bir erkeğin oturması uygun görülmemiştir. Eğer oturursa zina
nevi’nden sayılmıştır. Çünkü kokuda kişidendir ve belirli bir süre geçmezse
kokular karışabilir düşüncesi hasıl olduğundan böyle söylenmiştir.
“Allah Teala
cenneti yarattığı zaman onu (güzel) fesleğen kokusu ile kuşattı, fesleğeni de
kına (kokusu) ile çepeçevre kuşattı...”
Hz. Muhammed s.a.s. çok
güzel bir şekilde kokAardı, ayrıca güzel kokuyu çok sever ve kullanırdı.
Kullanılmasını da önerirdi. Peygamber a.s efendimizin kendisi yaratılıştan
temiz ve hoş kokulu olduğu halde, güzel kokular sürünmesi “Rahmet
peygamberi” olması yönüyle, ümmetine örnek teşkil etmek içindi. Onun
geçtiği sokaklardaki kokusundan anlaşılırdı.
Hz. Aişe (r.a) validemiz, Peygamber a.s efendimizin misk ve amber gibi renksiz koku
süründüğünü ve miski diğerlerinden üstün tuttuğunu rivayet etmiştir.
Kına çiçeğinin kokusunu da sevdiği rivayet
edilmektedir. Ancak Enes r.a : “RasulullaHın
kokusu ne miske benzer nede Ambere o hepsinden daha güzel kokardı ”
demiştir.
“Terlese, güller
olurdu terleri.” Süleyman Çelebi,
Mevlid-i Nebevi de böyle tavsif etmektedir Nebi-i Zişan efendimizi…
Allah cc Resulü; Yunus Emre
“ Gül Muhammed teridir” mısralarında kastettiği manaya uygun olarak hoş bir
koku gibi kokuyordu.
Peygamberimiz s.a.v in
kokusu gibi eşsiz kokulaRda vardır. Allah resulü Mi’rac gecesi bir koku
duyduğunda Cebrail a.s’a sordu “bu eşsiz güzel koku nedir?” diye aldığı
cevap ise “Maşita hatunun ve ailesinin mezarlarından gelen koku” cevabı
olmuştu.
Misk,
bir ceylan türünün karnında bir kesecikte bulunan ve oradan elde edilen hoş
kokulu siyah bir maddedir.
Amber
ise Yunus’u a.s yutan balığın cinsinden olan bir balinadan elde edilen bir
maddeden yapılan kokudur.
Peygamberimiz s.a.v.,
gündelik hayatında, “sükke” denilen bir koku kutusunu sürekli yanında
bulundururdu. Seyahate çıktığında koku şişesini yanına almayı hiç ihmal
etmezdi.
Peygamberimiz, s.a.v.
kendisine güzel koku sunulduğundA reddetmezdi. Şöyle buyurmuştur: “İkram edilen üç şey reddedilmez; minder, süt ve güzel
koku”
Allah resulü a.s her ne
kadar güzel kokuları sevse de soğan sarımsak gibi ağır. Kokusu pek sevilmeyen
böyle koku veren bazı bitkilerin kullanımına da dikkat ederdi. Hatta ashabına
mescide giderken böyle kokulu bitkilerden yapılan yemeği yiyerek gitmeyin diye
talimatları da vardır.
“Hz.
Peygamber s.a.v.’in evinde “misk, kâfur, amber, ud/öd gibi ağaç yongaları
yakılır ve bu suretle çıkan güzel kokulu dumanlarla ev tütsülenirdi.”
Hadis-i Şerifte ; “Her
Müslümanın yedi günde bir yıkanması ve varsa güzel koku sürünmesi ALLAH’IN bir
hakkıdır.”
“Cuma günü
ihtilam olanın yıkanması, misvak kullanmak ve bulunca güzel koku sürmek
vaciptir.”
“Erkeklerin
kokuları kokusu duyulan ve rengi olmayandır. Kadınların sürünecekleri kokular
ise; rengi olan fakat kokusu etrafa yayılmayanıdır.”
“Herhangi bir
kadın, kokusu dışarıdan hissedilen koku ile kokulanarak erkeklerin yanından
geçerse, onlarda o kokudan istifade edip hoşlanırlarsa, o kadın zina etmiş gibi
günah kazanır.”
Hz Muhammed a.s ve bazı
Peygamberlerin, ashabın kokularını birde evliya Çelebiden dinleyelim.
Meşhur seyyahımızın seyahat
macerasına nasıl başladığını bilmeyenimiz yoktur. “Seyahatname” adlı
eserinde, o meşhur rüyasını naklederken anlattıkları ise oldukça
ilginçtir.Rüyasında Eminönü, Zindan kapı’daki Ahi Çelebi Camii’ndedir. Reisi,
Resulullah s.a.v. olan ruhani bir meclistedir.
“Hz. Peygamber
s.a.v’ in eli zağferen ve gül gibi kokardı.
Fakat diğer
peygamberlerin elleri ayva gibi kokardı.
Hz. Ebubekir’in elleri kavun gibi kokardı.
Hz. Ömer’in
elleri aMber kokusu gibiydi.
Hz. Osman’ın menekşe gibi kokusu vardı.
Hz. Ali’nin
kokusu yasemin gibiydi.
İmam Hasan, karanfil gibi; İmam Hüseyin, beyaz
gül yaprağı gibi kokardı.
Allah onların
hepsinden razı olsun.
Bu hal üzere
mecliste bulunanların hepsinin mübarek ellerini öptüm.”
Sevilenlerin kokuları
hissetmeye ne zaman ne de mekân uzaklığı manidir kendilerine has kokularını
duymaya...
Rasulullah s.a.v.’in,
Yemen’de olan Üveysel Karani hazretlerinin kokusunu yaşadığı bölgede hissettiğini
haber verdiğini biliriz.
Aslında o koku rahmanın
tecelli ettiği kokudur.
Kur’an-ı Kerim’de ifade
edildiği üzere Hz. Yakub’un, oğlu Hz. Yusuf’un gömleğini getiren kafile henüz
Mısır’dan ayrılmaya başlar başlamaz Hz. Yusuf’un kokusunu 80 fersah uzaklıktan
duyduğunu da…
“Cennetin kokusu
beş yüz yıllık yerden duyulur. Cennetin bu kokusunu Ahiret ameli ile dünyayı
talep eden kimse duyamaz.”
Günümüzde dahi Medine-i
Münevvere’de, PeygEmber efendimizi ziyaret edenler de söylemiyorlar mı? “Biz
orada duyduğumuz kokudan daha güzelini bugüne kadar hiçbir yerde hiçbir çiçekte
koklamadık.”
Kabe-i Muazzamaya
yaklaşıldığında daha önce hiç duymadığınız bir koku yayılır. Beytullahın her
bir köşesinde farklı kokular hissedilmektedir.
Melaikelerin
makamları o köşelerdedir çünkü. Adeta insana Allahın beytini kalbine kur
dercesine dört bir köşesinde "Hennan, Mennan,Deyyanve Sübhan"İsm-i
A'zam larının kokuları hissedilmektedir.
Ravzanın
kokusu tarif edilemez. Dünya gözü ile
toprak alan, boş, mezarlık görülen Cennetü-l Baki’ye girdiğinizde her adımda
farklı bir koku alırsınız. Sanki Rahman yarattığı tüm güzel ve hoş kokuları
oraya serpmiştir.
Öyle mekanlar vardır ki
içerisine girdiğinizde algıladığınız hoş kokulardan adeta kimlerin içerde
olduğunu anlarsınız görmeseniz de….
Allah cc Resulü kendisine
aktarılan sözlerin, cümlelerin dahi kime ait olduğunu kokusundan anlardı. Buda
bize anlatır ki;
“Kelam’ında kokusu vardır.”
Ehli Tasavvuf için de koku
bambaşka bir öneme sahiptir.
Gerçek manada Tasavvuf erbabı birbirlerini
kokularından tanırlar.
Her bir meşrebin hatta Seyri
sülûk’un her mertebesinin kendine has bir kokusu olduğundan, bu koku sebebiyle,
sufiler hangi meşrepten olduklarını anlarlar.
Hatta salik, manevi
mertebelerde yükseldikçe kokuya olan hassasiyeti ve ihtiyacı artar.
Güzel kokular kendisinde
vazgeçilmez bir ihtiyaç haline gelir.
Burada meleklerin ve Ehli Ruhaniyetin etkisi
de fazladır.
Bu nedenle manevi kokulardan alınan haz,
lezzet başkadır.
Arif olanlar, zikir
meclislerinde zuhur eden güzel kokuların, meleklerin işTirakinden ve çekilen
zikrin has kokularından oluştuğunu söylemektedirler.
Bazı âlimler kokunun insan
üzerindeki olumsuzluğu giderdiğini belirtmişlerdir.
Her surenin, her ayet-i
kerimenin her esmanın ve hatta her harfin kendine has kokusu vardır.
Algılayabilen ve okuyan için …
OSMANLIDA KOKU
Güzel ve hoş koku, Osmanlı
imparatorluğu zamanın da da önemli bir yer bulmuştur. Sünneti seniyye ye
uyulması anlamında tüm Osmanlı padişahları kokuya muazzam önem vermişlerdir.
Sarayların hemen hemen her yerinde güzel kokulu buhurlar mevuttu. Geleneksel
Osmanlı kokuları, kokulu sular, kokulu yağlar ve özel kokulu macunlardan
ibaretti.
Osmanlı kokuları denildiğinde ilk olarak
aklımıza gelen buhur suyudur.
Osmanlı’nın kristal şişeli kokuSu olan “buhur
suyu” terkibi ve yapılışı hakkındaki bilgiler arşivlerimizde nerdeyse en
eski bilgilerdir.
Bu suyu Osmanlı Hırka-i
Şerif alayına katılması istenenlere bir davetiye olarak gönderirdi.
Halk arasında bilinmezdi.
Devlet erkânı ve saraya has bir uygulama idi. Bu suyun hazırlanmasında ve
dağıtımında özel bir merasim olurdu.
Ayrıca “Galiye” adı
verilen özel koku macunları vardı.
Bunlar ağırlıklı olarak Misk
Amber ve birkaç karışımdan yapılırdı. Küçük kutularda muhafaza edilir ve
erkekler bıyıklarına ve kaşlarına sürerlerdi.
Birde “Şemime” adı
verilen minik koku topları vardı. Bunlar cilde sürülmez ama cepte yahut masada
vs bulundurulur zaman zaman avuca alınıp koklanırdı.
Her padişahın neredeyse
kokuları faklıydı. Buradan da anlıyoruz ki koku insan karakterinde büyük bir
önem arz etmektedir.
Gül, Misk ve
Amber gibi en sevilen kokular ile hazırlanarak yapılan
mürekkeplerle yazılmış olan Kur’an-ı Kerimler bugün hala mevcuttur.
Osmanlı zamanında evlerde ve işyerlerinde
bilhassa Reyhan (Fesleğen) ve Nane gibi güzel hoş bitkilerin sinek, haşere ve
fare kovucu olarak yetiştirilmesi yaygındı.
Osmanlı hanımlarının en
gözde kokuları ise, Menekşe, Karanfil, Gül, Portakal çiçeği, Sardunya, lale,
Sümbül ve Hanımeli’dir.
Güzel koku sadece vücuda
sürülmezdi.
İçeceklerde ve yiyeceklerde, hatta ilaçlarda
daHi kullanılırdı.
Bilhassa Ramazan ayında Gül,
Misk, safran vb. kokulu şerbetler (mümessek) ve Gül tatlıları (güllaç
gibi), ayrıca güzel kokulu reçeller sofraları tamamlardı.
Gül, Peygamber Efendimizi
temsil ettiğinden dolayı, mevlit ve evlenme gibi merasimlerde, birer sanat
eseri olan “gülabdan” lar da gül suyu ikram edilirdi.
Osmanlı evlerinin
bahçelerinde veya balkonlarında mutlaka gül, sümbül ve reyhanlar bulunurdu.
Sümbüllerin bakımı evin
hanımefendisine, güllerin ise beyefendiye aitti. Neden reyhan, sümbül, gül
derseniz.
Reyhanı
koklayarak şükretmeyi, sümbüle bakarak ölmeyi ve tekrar dirilmeyi, güle bakarak
Allah cc resulü Hazreti Muhammed aleyhisselamı tefekkür etmeleri için…
Her bahar ayında eve reyhan
alınırdı.
Reyhan o misler gibi
kokusuyla hoş bir şekilde kokmaya başladığında şöyle yavaşça reyhanı eli ile
okşar ve avucunu burnuna yaklaştırıp kokuyu avucunda duymaya başladığında
atalarından öğrendikleri bir cümleyi tekrarlarlar:
“Bizi bu sene de
Reyhan’a ulaştıran yüce Rabbimize şükürler olsun…”
Günümüzde insan hayatında
birçok güzel koku vardır.
Üstelik bir kısmına dolar üzerinden çok yüksek
fiyatlar ödeyerek satın aldığı halde, algıladığı o güzel koku için şükretmek
aklına bile gelmez.
Neden biliyor musunuz? Çünkü üretilen kokular
ne kadar güzel ve kaliteli olursa olsun Reyhan’ın doğallığına ve saflığına ulaşamaz.
Yani bir zamanlar Reyhanın
kokusu ile şükrü hatırlayan ve hatırlatan insanlarımız vardı.
Sümbüle gelirsek. Eskiden
doğal olan sümbüller vardı. Şimdi de Sümbül var. Ama şimdikiler tıpkı modern
addedilen insan gibi kokusuz, köksüz ve ruhsuz.
Oysa Osmanlı sümbülleri çok
güzel kokardı.
Ve her bahar tekrar alınıp saksıya dikilmezdi.
Evin hanımefendisi sümbül soğanını ilk kez alıp sAksıya diktikten sonra, ertesi
yıl tekrar almasına gerek kalmazdı.
Şimdikiler gibi kısırlaştırılmış soğanlardan
yetiştirilmezdi. Yoktu ki zaten.
Osmanlı Sümbül’ü ise aynı
soğandan yeniden yetişirdi.
Sümbül’ün ömrü çok kısadır.
15 – 20 günlük bir yaşamdan sonra mevsimi geçince ölür.
Ancak evin bir köşesinde tam
bir yıl öylece muhafaza edilen saksı sonraki baharda tekrar sulanınca yeniden
Sümbül verirdi.
Sümbül’e bakan tefekkür
sahibi, kör gözlere: “Sen ki; Allah cc. öldükten sonra çürümüş kemikleri
yeniden nAsıl diriltecek mi diyorsun, ben bu sümbülü geçen sene öldüğünden bu
güne hiç sulamadım. Tıpkı toprağın içindeki ölü vucud gibi ölüydü Sümbül
soğanı. Fakat bak zamanı gelince yeniden topraktan bitiverdi. İşte seni de
Allah cc o Sümbül’ü dirilttiği gibi diriltecektir.” Diyerek Kur’an-ı
Kerimdeki ilgili ayeti okurdu ve tefekkür ederdi Sümbüle bakarak…
Gelelim güle. Daha önce
bahsetmiştik Gül RasulullaH ile özdeşleşmiştir.
Terlese güller
olurdu her teri.
Hoş dererlerdi
terinden gülleri.
....
Zaman o Gül gibi
gül görmedi zaman olalı
Gül’ün güzelliği
dillerde dasitan olalı.
…..
Görmedik böyle
gül-i rüyu güzel
Ten-i gül-i büyu
güzel, boyu güzel
Tamamen muhabbetten, edebi
kaygılarla yazılmış bu cümlelerin manaları eskiden Osmanlı insanın gönlünde
öylesine yer etmiş ki Gül’e bakıp Resulullah’ı hatırlamayı ve hemen ardından da Salâvat getirmeyi alışkanlık haline
getirmişlerdir.
Her gülü kokladıklarında
salâvat getirmeyi ve rasulullahı tefekkür etmeyi ihmal etmemişlerdir.
Bir kimse Gül’ü koklarken
salâvat getirmezse ona kaba insan gözü ile bakarlardı.
İşte kokuya böyle önem veren Osmanlı insanı
ile günümüz insanı arasındaki zarafet farkı buradan anlaşılmaktadır.
Gülü koklamanın da bir adabı
usulü vardır.
Gülün kokusunun rayihasının
en yoğun olduğu zaman seher vaktidir. Seher vakti Gül dalına yaklaşacaksınız.
Derin bir nefes alacaksınız. Dalın üzerindeki çiğ damlalarını yavaşça adeta
gülleri uyandırmak istemezmiş gibi silkeleyin.
İşte bu hareket kokunun daha yoğun çıkmasını
sağlamaktadır.
Eğer gül dalını
kopardıysanız, o halde Gül’ü baş aşağı tutun ve hafifçe sallayın sonra
burnunuza yaklaştın gözlerinizi kapayın, yayılan o güzel, hoş kokuyu derin bir
nefesle içinize çektikten sonra mest olmuş halde iken Salâvat getirin.
Rabbim bizleri
de Osmanlı gibi reyhanı koklayarak şükrü, sümbüle bakarak ölümü ve yeniden
dirilmeyi, güle bakarak Resullulah’ı tefekkür etmeyi ve ona salavat getirmeyi hatırlayan kullarından
eylesin. Âmin.
Osmanlı insanı kokuyu bu
şekilde yaşamaya devam ede dursun peki bu arada kendilerini, modern insan! Diye
tanımlayan dünya ülkelerindeki veya Avrupa da ki Osmanlının koku kavramı nasıl gelişiyordu
kısaca ona da değinelim.
Nasıl ki tuvalet ve hamam
kültürünü dünyaya Osmanlı öğretmişse, kokuyu da Avrupalılar ve gayri Müslimler
Osmanlıdan öğrenmiştir.
Osmanlı zamanında üretilen
kokular dünyada ün yapmıştır.
Bunun göstergesi 1851'de
Londra 1. Uluslararası Sergisi'nE gönderilen ürünler arasındaki koku
koleksiyonunun gördüğü ilgiyi İngiliz basını yakından takip etmiştir. Ve önemli
olan ise bu sergide Edirne sabununun aldığı “nefaset ödülü” dür.
Bundan dolayı 1855 Paris
uluslararası fuarına da Osmanlı başka ürünler yanında zengin bir koku standı
gönderdi.
Kadınlar tarafından serginin
açıldığı gün talan edilen koku şişeleri birkaç kez yenilendi ilave edildi. 1862
Londra 2. Uluslararası Sergisi’nde ise Osmanlı ürünleri 83 madalya ve 44 mansiyon
aldı. GiriT Valiliği, adada üretilen koku dolayısıyla ödül alanlardan
biriydi.
MELEKLER VE KOKU
Güzel koku meleklerin
dünyadaki nasibidir.
İnsan iyi bir şey yapacağı
zaman bedeninden meleklerin ve şeytanilerin algıladıkları harika bir koku
yayılır.
O kişinin civarındaki tüm
melekler ve şeytanlar bunu hisseder melekler sevinirler Rahmana dua ederler o
kul için.
Ama şeytaniler ve türevleri
ise kaçarlar. Bu nedenle Cenabı-ı Hak oruçlunun ağız kokusunu meleklere en
sevgili koku olarak sunmuştur.
Ancak eğer kişi kötü bir davranışa tenezzül
edecekse işte o zaman tam aksi çok pis bir koku yayılır insandan ve melekler
üzülürler bu durumdan nerdeyse o kişiyi terk edecek hale gelirler.
Derhal şeytaniler o kişinin
başına toplanırlar.
Bu nedenle kul, melekleri sevindirecek ve
ayetle sabit olan bize istiğfarlarını sağlayacak eylemlerde bulunmalı.
Ve en azından teberrüken
meleklerin ve ulvi varlıkların sevdiği kokuları kullanmalıyız.
Melekler aslında hoş olan tüm kokuları
severler. Ancak özelleştirirsek Reyhan
(Fesleğen ) kokusu onların vazgeçilmezidir.
Bunun hikmeti Fesleğen
kokusunun bir cennet kokusu olduğundan olsa gerek.
Nasıl ki bir takım canlılar
arasında koku bir haberleşme çeşidi ise bazı görevli meleklerinde algıladıkları
kokudan dolayı haber alıp yapması gereken vazifeleri vardır.
Örnek verecek olursak bereket
meleklerinin en çok sevdiği koku TefArik
(paçuli) kokusudur. Ardından da Smyrna
( Mür) kokusu, mimoza
kokusu gelir.
Meleklerin kokusu nasıldır?
Meleklerin kokularını
hissedebilmek herkese nasip olmaz.
Ancak meleğin kokusunu
hisseden insan saatlerce kendine gelemez.
Çünkü nura yakın bir koku
ile tabir edilir peki Nur nasıl kokar?
Meleklerin kokusunu dünyevi
bir bitkiye benzetecek olursak Yasemin kokusunu andırmaktadır. Ancak her
meleğin kokusu farklıdır.
Meleklerin genelinde bir koku daHa
vardır ki buda Maşita hatunun
kokusudur.
Ayrıca şunu iyi anlayalım ki
melek kokusu başkadır. Meleklerin sevdiği koku başkadır.
BAZI KOKULARIN
ŞİFASI
Türk tıp tarihinde İbn-i
Sina ve Biruni gibi tıp âliMleri, birçok bitki, bitki aroması ve kokusunun
tedavi edici yöntemlerinden faydalanmışlardır. Kokuların çeşitli hastalıkları
tedavi edici hassaları vardır.
Gül:
Hastalığı önleyici ve giderici olduğu
bilinmektedir. Bazı âlimler, gülü akıl hastalarının tedavisinde kullanmış ve
hafızayı açtığını, belleği güçlendirdiğini görmüşlerdir. Gül kokusu insan
zekâsını arttırma ve algılama seviyelerinin güçlendirmede faydası vardır.
Ayrıca hafızayı da güçlendirmektedir. Huzur verir.
Lavanta
: Stresin ilacıdır. Uyku problemini
çözer. Bebeklerdeki huzursuzluğu giderir.
Çörek
otu: Allah cc resulünün ölüm hariç her dErde
şifadır dediği bu bitkinin kokusunun faydaları saymakla bitmez. Birkaç örnek
verirsek stresli meslek dallarında çalışanlara yatıştırıcı olması bakımından
fayda sağlar.
Üzerlik
Tohumu : Depresyona faydası vardır.
Sakinleştirici ve konsantrasyonu arttırıcı özelliği vardır.
Menekşe
: Çocuklarda ve özellikle bebeklerde
rahatlatıcı etkisi tartışılmaz. Menekşe kokusu bulunan ortamlar serin ve ferah
olur. Hormonları dengeler. Sakinleştirir.
Limon
: Sakinlik verir. Yatıştırır. Ergenlerde
hırçınlığı önler.
Biberiye
: Isıtıcı etkisi vardır. Yaşlılara
faydalıdır.
Tarçın
: Lezzet hissi verir. Şeker hasTalığına
birebirdir.
Misk
: İşlenmemiş misk az miktarda bala
katılırsa erkek veya kadındaki kısırlığı giderir. Üreme hücrelerini yeniler.
Kuvvetli bir afrodizyaktır.
Amber
: Güçlü bir afrodizyaktır. Kalbi maddi
manevi güçlendirir. Bedenin ısısını arttırır. Baş ağrısına birebirdir. Ayrıca
kan yapıcı özelliği bulunmaktadır. Kekemeler ham haliyle her gün bir miktar
emseler dilleri düzelir.
Süfli varlığın tasallutu ile
rahatsız olan Musallatlı bir kişiye Terkibi bizce malum olan bazı karışımlı
kokular ile müdahale edildiğinde derhal o sufli varlık insanı terk eder ve kişi
şifaya kavuşur biiznillah
HAVAS İLMİNDE ERVAHTA VE VARLIKLARDA KOKU
Koku havas ilminde de
önemlidir.
Görevli ruhaniler ile veya meleklerle irtibata
geçebilmek için Alimler bazı kokular kullanmaktadırlar.
Bunlar gerek yazım için
mürekkepte gerekse tütsü olarak kullanılır.
Zaman zamanda bazı
ruhanilerin sevdiği kokuyu sürerek onlarla irtibata geçerler.
Ayrıca bazı kokuların
metafizikSel etkileri de bulunmaktadır.
Bunlar tabiiki Cenab-ı
Hakkın verdiği hikmet üzere olmaktadır.
- İnsan
- Cin
- Melaike
- Ruhaniyet (
ervah-ı Tayyibe ve ervah-ı habise olarak ikiye ayrılır )
- Hayvanat
- Nebatat
Tüm bu yaratılanlar koku ile
birbirlerine irtibatlıdırlar.
Bu irtibat sırlıdır. İhtiyaç
ile nimet dengesini bizzat Allah-ü Teâlâ kontrol etmektedir.
AllAhın dilemesi ile bu sır
kokularla şifrelendirilmiştir.
Bunların haberleşmeleri koku iledir. Şifaları
koku iledir. Her türlü iletişimi koku ile sağlayabilirler.
''Koku,
gönül gözünü açar''
Ervah-i Tayyibe ( Güzel
ruhlar) hoş ve temiz kokuyu severler.
Kötü ruhlar (Ervah-ı Habis) ise kötü kokuyu
severler. Nasıl ki pisliği seven ve onun kokusunu hisseden pislik böceği varsa,
Gülü koklayan bülbül de vardır.
Allahın esmaları
zikredildikçe, sureleri okundukça yayılan hoş kokular bunları dinleyenlerin
hoşuna gitmektedir.
Adeta onların gıdasıdır.
Hal böyle olunca hoş, temiz koku sürenler daima temiz
ruhlarla birlikte olurlar.
Tasarrufu kıyamete kadar devam edecek olan
velilerin ruhları bu tür kokuları hissettiklerinde o kişinin güzel istidadlı
olduğunu anlarlar ve onun için Rahmana müracaat ederler.
Ondan yardımlarını
esirgemezler.
Nasıl ki habis ruhlar kötü
kokuları severlerse ve süfli varlıklar ile birlikte hareket ederlerse, denge
için bunun aksinin olması da gayet normaldir.
Varlıklardan cin'ler; Sahih
bir hadise göre kemiklerdeki etlerin kokusu ile gıdalanmaktadırlar. Yemeden
koklayarak doymak.....
Havas âlimleri çalışmalarına
başlamadan evvel irtibatlı oldukları varlıkların hangi kokuyu sevdiklerini
bilirler ve o kokuyu sürerler veya tütsü olarak yakarlar.
Böyle bir eylem anında
netice verir ve koku ile ilgisi olan teşrif eder ve çalışma başlar. Bu esnada
meleklerde hazır bulunur.
Öyle çalışmalar
vardır ki sadece koku ile hedef gösterilir, koku ile ne yapılacağı anlatılır ve
koku ile her şey Allahın izniyle neticelenir.
“Öyle sözler
vardır ki kokusundan kimin söylediği anlaşılır.”
Allah’ı cc. zikreden meclislerde Allah Anlatılan sohbet
toplantılarında kullar ne kadar çok gönülden ona bağlanarak Rahmanı zikrederse
veya ibadet ederse onun bulunduğu mecliste meleklerin, ulvi varlıkların ve
güzel ruhların yanında olduğunu kendisinde bulunmayan güzel çeşitli kokularla
anlayabilir.
“Önce hafif ılık
bir meltem rüzgârı eser mekânda sonrasında insanın kalbi ürperir tüyleri diken
diken olur.
Tüm Letaifleri
çalışmaya, Cenabı-ı Hakkı zikre başlar.
Burnuna daha
önce hiç duymadığı adeta kendinden geçebilecek mahiyette hoş bir koku gelmeye
başlar.
İşte o an, evet o an kıymetli bir andır.
Amaca
ulaşılmıştır. Bu an’ı yaşayabilmek insan için çok önemlidir. ”
İnsanoğlu eğer kulluğunu
hatırlamaz ve isyan ve nisyan içerisinde bir yaşam sürerse Allahın zikrinden ve
fikrinden bihaber yaşamaktaysa işte kötü kokular ondadır ve o kötü kokuları
kullanır, sever.
Ondan pis kokular yayılır.
Haliyle şeytan ve türevleri
ondan çok hoşlanırlar.
Bu hale devam ettiği
müddetçe her geçen gün pisliğin içine batmaya devAm eder.
Çünkü her yanı habis koku ile sarılmıştır.
Ancak iradesine sahip olupta
bir an gafletten uyanarak iyi amellere başladığı an ondan yayılan koku
çevresinde bir bomba etkisi oluşturur ve ne kadar ervah-i habis, şeytan, süfli
varsa hepsi helak olur.
Daha önce bahsettiğimiz gibi
kokunun diğer mahiyeti de manevi hissediliştir.
Bu fiziki kokudan çok daha
etkilidir.
Rahmanın anıldığı
sohbetlerden yayılan manevi kokuları sadece melekler ve Ervahi Tayyibe
hissetmez.
Varlıklardan cinlerde bu
kokuyu algılarlar.
Bir dost sohbet meclisinde
sohbet edilirken Kendiyas hazretlerine; edilen dualar, çekilen zikirler
ve ayetler okunduğunda bunlar sizlerde ne gibi bir etki yaratıyor, hissediyor
veya algılayabiliyor musunuz? diye soruldu.
Önce Dağşabuaiyle
kardeş söz alarak onlar bizim gıdamızdır dedi.
Kendiyas hazretleri ise; ayetlerde
kalpten okunan dualarda ve zikirlerde manevi bir ruh vardır. Bu ruh bize
cennetten bir koku gibi gelir. “Men ilahe sarif ve men ruhi
kealihin seft.” dedi. Sonra biz o yükselenlere şekil verir de
ALLAH'a cc. hamd ile yükseltiriz diye devam etti sözüne.
Yani bu kokuları cinlerde
duyuyor, hissediyor ve algılıyorlar dahasın da o meclise katılmak için gayret
sarf ediyorlar.
O mecliste bulunmak için
birbirlerini haberdar ediyorlar. O meclislerde bulunanlar için Rahman’a dualar
ediyorlar.
Mü’min cinler,
Ayet ve Esmalara hizmette bulunan varlıklar, hüddamlar, hadimler, ruhaniler,
ulvi olanlar o âlemde bulunanlar ve Ricali Gayb âlemindekiler aşağıdaki
yazdığımız kokuları severler ve eğer manevi âlem ile irtibata geçmek isteyen
kişi bu kokuları kullanırsa Allahın izniyle amacına çabuk ulaşır.
Ancak bu kokuları sürmenin yanında gerekli
ayet veya esma, duaları da unutmamak gerekir. Süfliler hem kendileri pis
kokarlar hem de hoş olmayan kokuları severler.
Varlıkların ulvileri
genellikle gül ve safran kokusundan vazgeçmezler ancak yinede, ama icabet etmek
için ama farklı sebeplerden dolayı özel sevdikleri veya ilgilendikleri
kokularda vardır.
Nasıl ki insanların
beğendiği kokular farklı farklı ise ulvi ve süfli varlıklarında diğerlerine
göre sevdikleri birbirinin zıddı kokulardır.
Ayet-el Kürsiyy
hüddamı Seyyid kendiyas
hazretlerinin en çok sevdiği koku amber’dir.
Zikir çalışmaları yapan bazı
insanların mertebelerine göre çalıştıkları zikirleri değişmek ve onları farklı
manevi iklimlerde dolaştırmak için gerek rüya gerekse ayni şekilde bazı esma ve
dua tavsiyelerinin görevlisi olan Dağşabuaiyle ( biz ona zikirci diyoruz)
kardeşimiz Zencefil ve Safran kokusunu çok sever.
Varlıklar Âleminde cezai
işlerin görevlisi olan Seyyid Ahliaynil isimli Hüddam safran kokusunu
çok sevmektedir. Bu kokuyu süren insan onun için önem arz etmektedir.
Yine hüddamlar dan künyesi
Ebu Abdillah olan ama bu alemde Seyyid Hatmealeyn olarak tanınan varlık
dostumuzun görevi dünya üzerinde iyi amelleri işleyenleri Allahın emri ve
izniyle kollayıp korumaktır.
Sevdiği koku ise Acve
hurmasının kokusudur.
Cenab-ı Hakk bazı insanları
seçer ve varlık boyutunda ve bu âlemde bazı görevler verir.
Bu seçilmiş insanların eğitimine ve yetiştirilmesine
bakan hüddamlar dan olan Abdultalib isimli kardeşimizin sevdiği koku Anzerut
bitkisinin kokusudur.
Ayrıca dünyada Ms,
Alzheimer, Şizofreni, akli dengesi bozuk yani kişinin hayatını tam manasıyla
değiştiren hastalıklara muzdarip olan insanlara iyi hal şeklinde gözükerek
onlara yardım eden daha önce süfli olan bizimde haberdar oluşumuzla müslüman
olan ifrit kızımız Sümeyye, Kerkedeh ( Hibisküs, Mekke gülü, nar çiçeği
) kokusunu çok sever.
Bu kardeşimiz çok güçlü bir yaradılışa
sahiptir.
Kendi âleminde hastalarla ilgilenecek olan
kavimleri, varlıkları yönetir.
Hüddamların isteklerini
yerine getirir.
Neredeyse ömrünün 30 yılını
onlar ile birlikte geçiren Rabbimin Latif yaratılışlı kulu Hasan Şahinoğlu
kardeşimizin vesilesi ile Rahmanın dilemesiyle Müslümanlığı seçen bu
kardeşimize Müslüman olduktan sonra isim babalığı yapmak bize nasib olmuştur.
Daha önce adı “Dilara”
iken biz onun adını Sümeyye koyduk Hamdolsun.
Ulvi
varlıkların sevdiği bazı kokular:
1-Gül, 2-Safran, 3-Misk-u Amber, 4-Elma
kokusu, 5-Melisa, 6-Ardıç, 7-Kakule, 8-Zencefil, 9-Safran. 10- Yasemin, 11-
Karanfil 12- Reyhan 13- Lavanta 14- Çörek Otu 15- Sandal 16- Ud
Suflilerin
sevdiği kokular: 1- Tütün
(Sigara) kokusu, 2-Adamotu, 3-Lağım,4-Artık ve Leş kokusu, 5-Kankurutan,
6-Yaban kavunu, 7-Yanık kokusu 8- Günlerdir temizlenmeyen insan kokusu. Ayrıca
hoş olmayan tüm kokular onların sevdikleridir, gıdalarıdır.
Aşağıda yazan
yağların kokularını usulüne göre hazırlayıp gerekli işlemleri yerine getirerek
sürenler veya çalışmalarında tütsü olarak bulunduranlar Ruhanilerle ve ulvi
varlıklarla birlikte olurlar.
Gül , Defne ,
Yasemin, Safran, Karanfil , Reyhan , Lavanta , Çörek otu , Sandal, Ud, Misk,
Amber, Zeytin.
“Koku adab ve
usulüne riayet eden bir kul için muhteşem bir nimettir.”
Allah dostlarının genellikle tercihleri gül kokusu olmasına rağmen
yinede manevi derecelerine has olsa gerek farklı kokuları kullandıkları
olmuştur.
Abdulkadir
Geylani hazretlerinin sevdiği kokuların başında “Gül” kokusu gelmektedir.
Sonrasında ise “Itır”, “Menekşe” ve “İğde” kokusu gelir.
Üveyse-lKarani hazretlerinin kokusu Karanfil’dir. Sembolü ise “Dağ Lalesi “ ( Gelincik çiçeği) dir.
Emir
sultan hazretleri Erguvan
kokusundan vazgeçmezdi.
Mahmud Sami Ramazanoğlu k.s ise “Gül” esansını tercih ederlerdi.
Bediüzzaman
Said-i Nursi k.s ise meleklerin sevdiği koku olan “Tefarik” (Paçuli )
kokusunu yanından eksik etmezlerdi.
Musa
Topbaş k.s “Fevâkih, ve hum mukremûn.
Fî cennâtin naîm.” Saffat 42-43. ayetinde buyrulan bir tür cennet
meyvesi kokusuna mütevelliT meyvelerden oluşan “Fevakih” kokusu kullanırlardı. “Gül” esansıda vazgeçilmez kokuları idi.
Bazı kokuların bir takım faziletlerinden bahsedecek
olursak;
Misk
: Misk kullanan Nazarın etkisini ortadan
kaldırır. Yanlarında madde olarak taşırlarsa nazar değmez. Misk kesesi ile
taşınırsa büyü tutmaz. Cinler musallat olmaz. Sufli varlıklar uzaklaşır. Ayrıca
miski kesesi ile taşıyana düşmanı zarar veremez ve insanlar tarafından sayılır,
sevilir.
Amber
: Kokusu basireti açar. Kalb gözünün
açılmasını isteyen bu kokuyu sıkça kullanmalıdır. Amberin kokusu insan ruhunu
güçlendirir. Peygamberimizin s.a.v kullandığı kokudur. Büyüye uğramış kişiye
iyi gelir.
Paçuli
: İşyerinde, veya evinde bu kokudan
bulunduran kimsenin bereketi artar. Hiç para sıkıntısı çekmez. İsteyen para
kesesine veya cüzdanına sürebilir.
Ayrıca
insanları tesir altına almak ve sözünü dinletmek içinde aşağıdaki kokulardan
her hangi biri kullanılabilir.
Gül
: Kişinin kendisinden önce kokusu
karşısındakini cezbeder. Kabul görmek isteyenler içindir.
Lavanta
: İnsanı etki altına almak için
kullanılır.
Miski
amber : Sözün dinlenmesi, saygı hürmet görmek
için kullanılan muhteşem bir karışımdır.
Reyhan
: Bu koku ile herkesi kendinize hayran
bırakabilirsiniz.
HAYVANLARDA KOKU
Hayvanların burunlarını
kullanma amaçları insanlardan farklıdır.
Hayvanlar, koku almak için
burunlarını genellikle avlanmak, yiyecek aramak, aralarında haberleşmek,
yönlerini bulmak, eşlerinin, yavrularının yerlerini belirlemek ve üreme için
adım atma anlamında kullanırlar.
Nasılki bir bitkinin kokusu
daha tohum iken içine yerleştirlmişse hayvanlarında yaratılırken koku
sistematiği belirlenmiştir.
Hayvanlar yaşadıkları hava,
kara, deniz ortAmlarına uygun olarak en uygun koku alma hassaları ile
donatılmışlardır. Yaradılış mucizesi olarak donatılan bazı hayvanlardan
örnekler verelim
“Sizin için
hayvanlarda da elbette ibretler vardır…”(Ayet)
Hayvanların
arasında koku uzmanı köpeklerdir. Çok farklı bir koku alma sistemi vardır.
Allahü Teâlâ bazı köpekleri koku alma konumunu insandan binlerce kat daHa fazla
yaratmıştır. Ayrıca üreme zamanı gelen dişi köpeğin salgıladığı koku metrelerce
uzaktan diğerleri tarafından hissedilir.
Sivrisinekler, 60 kilometre öteden
koku tespiti yapabilirler ve ne gerekiyorsa onu gerçekleştirirler.
İhtiyaçlarını koku ile hallederler. Sivrisinekteki bu ve daha bir sürü sistem
Kur’an-ı Kerimde de örnek olarak verilmektedir.
Balıklar suyun içinde
oldukları halde muAzzam bir koku algılama sistemine sahiptirler.
Yiyeceklerini bulma ve
çiftleşmek için eş seçimi vs bunlardan bir kaçı…
Arılar kokularını en çok
haberleşme için kullanırlar.
Kendi kolonilerindeki
arkadaşlarını kokularından tanırlar. Çünkü her arı kolonisinin kokusu
farklıdır.
Çiçeğe yaklaşAn arı önce
kendisine fayda sağlayıp sağlamayacağını çiçeğin kokusundan tespit eder sonra o
çiçeğin nektarını toplamaya başlar. Çiçekteki Aromayı tüketen arı farklı bir
koku ile işaretler ki sonradan gelen arkadaşı boşuna zaman kaybetmesin. Eğer
kovanına yabancı arı gelirse kokusundan tanır ve kovana sokmaz.
Falik-urRahman’ın yarattığı tabiatta keskin bir koku alma duyusuna
saHip olmak en önemli ihtiyaçlardandır. Mesela bir tilki, avına 100 m uzaktan
pusuya yatabilir. Bir Kurt, rüzgârlarla gelen kokuları analiz etmek suretiyle
500 m uzaktaki yaralı bir hayvanın varlığını algılayabilir.
Ancak tüm hayvanlarda bu
hassasiyet olmayabilir. Yani nasıl ki her yaratılmışın meziyetleri farklı ise
koku alma hassasiyetleri de faklıdır. Öyle ki yaşam yerlerine göre yaratılan
hayvanların koku algılamaları da ona göre donatılmıştır. Bir beyaz ayının koku
alma hassasiyeti o kadar güçlüdür ki buzun üzerinde 20 km uzaktaki avını
hissedebilir.
Keçilerin ve koyunların
ayaklarında bulunan salgı bezlerinden kokular çıkmaktadır. Bu kokulardan sürü
birbirlerini tanırlar. Ayrıca keçiler boynuzlarının arkasından bir koku
yayarlar çiftleşme zamanı ağaçlara veya çalılara boynuzlarını sürterek bu
kokuyu yayarlar ve mesaj verirler.
Yarasaların başlarının üst
kısmında bir bölümden hoş olmayan kokular salgılanır.
Misk keçisinin ve kedisinin
erkekleri dişi olanları ile bir araya gelebilmek için sadece onların
algılayabildikleri ve sinyalleştikleri koku yayarlar.
Kokarcalar tehlike
sezdiklerinde zarar göreceklerini anladıklarında, kendilerine saldırana arkalarını
dönüp düşmanının yüzüne isabet alarak, anal bezelerinden çıkan pis kokulu
sıvıyı püskürtürler. Bu öyle bir iğrenç kokudur ki benzetmek gerekirse yanmış
plastik, kükürt ve pas karışımı gibi kokmaktadır.
Kuşlardan güvercinler.
Yönlerini bulabilmeleri koku almalarına bağlıdır. Kilometrelerce uzağa
bıraksanız dahi onlar daha önceki koku hafızası ile yine yuvalarına dönerler.
Kutuplarda yaşayan bazı
kuşlar, havada dolaşırken yerde avlayabilecekleri canlıları görmeleri çok
zordur. Ancak koku duyuları sayesinde avlanabilirler.
Sığırcıklar, kendilerine
zarar verecek bitkileri kokularından seçerler.
Ayet-i Kerimede : “Gökyüzünde
Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı?
Onları gökte ancak Allah tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler
vardır.” Denmektedir.
Denizin 15-20 metre
derinliklerine kadar dalabilen ve yosunla beslenen deniz İguanası , fazla
miktarda deniz suyu yutmasına rağmen kesinlikle zehirlenmez. Çünkü burnunda
bulunan iki küçük bez, vücudunda biriken tuzu dışarıya atar.
Karıncalardaki koku hafızası
başka hiçbir canlıda yoktur. Düşmanını kokusundan tanıyan ve hafızasına
kaydeden karınca diğer kolonideki arkadaşlarına da kopya vererek sadece kendi
arkadaşları ile birlikte hareket etmektedirler. Eğer hafızalarındaki düşmanı olan
bir karınca yaklaşırsa hep beraber hareket ederek gerekeni yaparlar. Ayrıca
kendi kolonideki arkadaşlarını da kokularından tanırlar.
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Hülasa HayvanaTta bulunan kokuların amaçları farklılık arz etmektedir.
Haberleşme, savunma, saldırı, üreme, kısaca hayatlarını idame ettirebilmeleri
için Cenab-ı Hakk onları koku sistematiği ile donatmıştır.
“İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar da koklaşa koklaşa
anlaşır”
Hiç düşündünüzmü? Neden?
Niçin bizlerde olması gereken bu kokumuzu kaybettik? Ne oldu bizede kokumuz yok
oldu gitti? Ne yaptık ki artık birbirimizden miss gibi kokular değilde kötü
kokular yayılır oldu?
İnsanlığın fark
edemediği bu mükemmel yaradılış olan koku kavramı aslında bir ümmettir. Hatta
ümmetlerden bir ümmettir. Marifet ve Hakikat çerçevesinden bakıldığında KOKU
bizi doğrudan rahmana bağlamaktadır.
Kafalarda sorular oluşabilir
ama tüm bu soruların cevabı mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim bize vermektedir.
Sadece koku sistemini zerre
kadar hücrelerle muazzam bir yaradılış mucizesine dönüştüren Cenab-ı Hakka
hamdolsun.
“Birbirinizle
çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da kokunuz gider.” (Enfal Süresi 46)
“Göklerdeki her
şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.” ( Nisa 126 )
Koku yazı dizimizi şimdilik
burada sonlandırıyoruz. Ümmete faydalı olabildiysek ne ala…
'Edâma'llahü
teâlâ iclâlehüm, dâme ikbâlühüm.
Allaha cc emanet
olunuz. Dualarınızda bizi ve Mü’min varlık kardeşlerimizi unutmayınız.
Ahmet Sahra
Harika bir yazi olmus kokulara asik biri olarak cok faydalandim cok tesekkurler ve lutfen daha cok yazin
YanıtlaSilSaygilarimla
Yazınız oldukça etkileyici. gül kokusunu seviyorum.sebebi şimdi anladım. Teşekkür ederim. Yazılarınızı devamını bekliyoruz.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSelamun aleyküm kardeism çok istifade ettim, fakat ENFAL SURESİNİn ayetini yanlıs meal vermişsiniz, dogrusu bu Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
YanıtlaSilMealli Kuran - 182 Lutfen düzeltin......
Kuranı Kerim kokusu nedir acaba cevap yazarsanız sevinirim iyi çalışmalar
YanıtlaSilAllah razı olsun
YanıtlaSilKına olmadığı halde birden elimden kına kokusunun gelmesi ne olabilir merak ettim �� ? Emin olmak için başkasına da koklattım onlarda kına kokusu dedi !!
YanıtlaSilCenabı Allah razı olsun başımda bir takım bela var nasıl gidereyim düşünüyordum misk kokusu aklıma geldi rabbel alemin işinizi rast getirsin inşallah amin
YanıtlaSil